28 Aralık 2015 Pazartesi

Kolektif House! Cennetim..


 
İnsan sürekli değişen ve gelişen bir varlık bence.

Sürekli büyüyoruz. Belki boyumuz uzamıyor artık, ama saçımız, tırnağımız uzuyor ya her gün? Ruh nasıl büyümesin?

Kimimiz bu değişimi farkındalıkla, bilinçle yaşıyoruz, böylelikle de isteklerimiz doğrultusunda yönetebiliyoruz. Bazılarımız da farkında olmadan yaşayıp gidiyoruz, yine değişiyoruz, ama işte, rüzgar nereden eserse oraya.

Bu değişim esnasında yakın çevremizin de değişmesi kaçınılmaz. Arkadaşlıklarda doğal seleksiyon. İş çevrende doğal seleksiyon. Oluyor yani bir takım değişiklikler.

Yolunda ilerlerken, kendin gibi insanları çekmeye başlıyorsun. Sonra kapı kapıyı açıyor, ve kendin gibi insanların bir arada bulunduğu toplulukların da içine girmeye başlıyorsun.

Son 1 senedir ivme kazanan şahsi değişim&gelişim sürecimin bu aşamasında, Kolektif House ile tanıştım ben de.

Andy Warhol’un Paris’teki meşhur “Stüdyo”su gibi bir yer Kolektif House!

Kolektif House 4. Levent Sanayi’nin içinde. Yan komşuları lastikçi ve mahalle bakkalı. Arabayla oraya ilk gittiğim zaman mahalle komşularına yol tarifi sorduğumda bana “ilk soldan gir, ikinci sağa dön, disko gibi bi’şey var, herhalde orasıdır” demişlerdi bana, epey gülmüştüm J

Kolektif House, “girişimcilik” kavramının son birkaç senede ülkemizde artması, daha da önemlisi kişilerin içinde “hissedilmesi” üzerine kurulmuş mükemmel bir ofis! Ortak çalışma alanı. Bu ne demek? Eğer kendi şirketini kurduysan, tek başına çalışıyorsan, free-lance işler yapıyorsan, kurulum aşamasında bir şirketin varsa ve tüm bunları yaparken keyifle çalışabileceğin bir ofis arayışı içindeysen, sana mükemmel hizmetler sunan bir kuruluş.

Kişisel eşyalarını depolayabileceğin dolaplar, yüksek hızda internet erişimi, ikramlar, tıpkı kurumsal bir firmada çalışıyormuşsun gibi sundukları eğitim olanakları, çalışırken bir anda sana masaj yapmaya başlayan profesyonel masözler, misafir ağırlaman gerektiğinde kullanabileceğin tam donanımlı toplantı odaları, aracınla geliyorsan vale hizmeti.. Yani aslında ihtiyaç duyduğumuz her şey burada var. Hatta hayal edebileceğimizin fazlası da var.

Ofis kiralamasan bile, arada uğrayıp tadını çıkarabiliyorsun buranın. Kapıları herkese açık, en çok bunu seviyorum.

Çünkü böylelikle, zaten yeterince zor olan “girişimciliğin ilk zamanları”nı kendin gibi sıkıntıları yaşayan, en az kendin kadar yaratıcı ve asi insanlarla birlikte geçirebiliyorsun. Fikir fikri doğuruyor. Günlük sohbetler esnasında kafanda bir sürü ampul yanabiliyor. Çok alakasız sektörlerde de olsan, oradaki insanların yaptığı işlerden ilham alabiliyorsun.

Ekip her geçen gün daha da büyüyor. Kolektif Talks isimli etkinlikler düzenliyorlar zaman zaman. Bu etkinliklerde benzer yollardan geçmiş ünlü isimleri misafir edip, derin fikir paylaşımlı söyleşiler gerçekleştiriyorlar.

Bazen partiler de oluyor. Sırf benzeşen insanlar birbiriyle tanışsın, kaynaşsın diye.

Türkiye için hala çılgınca gelen bir zihniyetleri var.

Bu kadar eğlenceli görünmesi, bir çok kişi tarafından hala ciddiyetsizlik olarak algılanıyor. Çok sık duyduğum, bazen duymayıp kişilerin zihninden geçtiğini tahmin ettiğim görüşler şöyle ;

 

Böyle bir ortamda iş mi yapılır?

İyice cılkını çıkardılar artık.

Yok yok, bu gençlerden adam olmaz.

İşinin başında duracaksın, ne o öyle “hem geziyorum, hem çalışıyorum” havaları?

Kesin aileden zengin bunlar, yoksa mümkün değil olamaz bu işler.

Entel dantel kafalar işte, ne olacak.

Hmm müşterileri var mıymış ki acaba? Para kazanıyorlar mı?


Cevap vereyim; böyle bir ortamda daha çok iş yapılıyor. Daha verimli çalışılıyor. Bu gençlerden tahmin edebileceğinizden daha büyük adamlar olacak birkaç sene sonra. Aileden zengin falan değiller, bir proje alıp birkaç ayı kurtarıyorlar, sonra yine kovalıyorlar, ve zaman böyle geçip gidiyor. Müşterileri var, çalışınca oluyor. Her ne kadar eğleniyor görünseler de, bildiğin çalışıyorlar harıl harıl.

Kulaklıklarını takıp müzik dinlemeleri serbest. Yemek saati diye bir şey yok – çık,ye. Ya da istemezsen yeme. Kahveni iç. Vodka’nı iç. Sabahın köründe gel, öğleden sonra gel. Kimse karışmıyor. İşin en güzel yanı bu özgür ortamda üretilen işlerin miktarı ve niteliği.. Mucizelerin yaratıldığı bir fabrika burası!

Şu an bu yazıyı Kolektif’in kapısını herkese açtığı genel alanında yazıyorum.

Çok sevimli bir cafe’si var. Burada gelip çalışmak için üye olmaya falan gerek yok. İnterneti kesintisiz çalışıyor, şifresi de portakal.

Geliniz. Görünüz. Yaşayınız. Hissediniz. Müthiş bir yer, müthiş!

Sim

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder