İşimin doğası gereği, üniversitelerde de eğitimler
veriyorum. Hatta en çok üniversite eğitimlerimi seviyorum. Parlak, genç,
taptaze beyinlerle vakit geçirmek insana harika bir enerji veriyor.
Çoğunlukla hayalleri kocaman öğrencilerin. Üniversitede
edindikleri bilgiler ile iş hayatında başarılı olacaklarına dair bir inançları
var. Sıkı çalışıyorlar, sınavlarda yüksek puanlar almaya, mezuniyet
ortalamalarını arttırmaya çabalıyorlar. Kendi atmosferleri içinde
değerlendirdiğimiz zaman, son derece sorumluluk sahibi bir bilinçle,
vazifelerini yerine getiriyorlar.
Peki, bu disiplinle eğitilen bu gençlerin amacı ne? İyi bir
ortalamayla mezun olup, kariyerlerine hayal ettikleri şekilde başlamak.
Üniversite dahil, bir bireyin eğitim için harcadığı zaman
ortalama 15 sene sürüyor.
İşe başlayıp emekli olana kadar geçireceği süre ise, son
düzenlemelerle ortalama 43-44 sene.
1/3’lük bir orandan bahsediyoruz. Yani hayatının eğitime
dair geçen zamanı, üç katı bir iş yaşamında başarılı olmak için.
Peki, mevcut eğitim düzeninde, verilen akademik bilgilerle,
bu bireyler iş hayatında “başarılı” olabiliyor mu? Çok ciddi şüphelerim var.
Bana göre, iş yaşamında başarılı olmanın %85’i doğru ilişki
yönetiminden geçiyor. Üniversitede aktarılan değerli bilgilere, eğitmenlerin
deneyimlerine tabi ki saygım sonsuz. Onlar olmadan, hiç birimiz şu anki
konumlarımızda olamazdık.
Ancak düzende eksiklik var. Öğrencilere kişisel
gelişimlerini destekleyici programlar yaratılması da gerekiyor. Hele bu
zamanda, şart.
Son zamanlarda katıldığım kongre ve zirvelerde, tüm
şirketlerin ihtiyacı nitelikli adaylara ulaşmak. Özellikle yeni mezun adayları
değerlendirmeye aldıklarında, görevin layıkıyla yerine getirebileceklerinden
emin olmak istiyorlar, e haklılar? Peki, doğru dürüst iş deneyimi olmayan bir
adayı neye göre değerlendireceksin? Nasıl anlayacaksın işi yapabileceğini?
Kişisel gözlem? Mülakat? His? Envanterler? Hepsi bir yere kadar. Hiç biri 100%
değil.
O zaman çeşitli eğitimlerle yeni mezunları desteklemek
lazım. Garanti Bankası’nın Talent Camp’i, Turkcell’in PAF takımı senelerdir
tıkır tıkır işleyen harika programlar mesela. Yakın takipteyim, çok
vizyonerler. Süper işler çıkartıyorlar.
Fakat bu düzende, adayları eğitme işi şirketlerin
sorumluluğunda. Ciddi mali yük. Belki düzen değişse, o eğitim maliyeti daha ileri
seviye eğitimler için değerlendirilebilir? Hop, eğitim bütçesinde verimlilik!
Peki şöyle bir dünya hayal etsek? Üniversiteler
öğrencilerine henüz mezuniyet öncesinde bu yatırımı yapsa?
Dedik. Ve yola çıktık.
Önce ciddi ciddi araştırdık. Kim ne yapıyor, hangi
üniversitede ne tür programlar var? Havalı havalı sunumlar yapıp göz mü
boyuyorlar? Yoksa gerçekten verimliler mi?
Avrupa’da neler yapılıyor? Mesela Oxford? Cambridge? Neden
çok iyiler? Ne farkları var? Kimlerle çalışıyorlar?
Peki Amerika? Hep eğitim seviyesinin globale oranla düşük
olduğu konusunda eleştirilir. Peki EQ gelişimde nasıllar?
Türkiye’de özellikle dershanelerin kapatılmasından sonra
irili ufaklı bir çok üniversite türedi. Türkiye nüfusu 77 milyon. 2014 verisine
göre mevcut üniversite öğrencisi sayısı 6.5 milyon. Memlekette nefes alan 12
vatandaştan biri üniversite öğrencisi. Hacme bakar mısın? Boşluğa bak.
Aslında bir çoğunda Kariyer Merkezleri vasıtası ile çok
keyifli işler yapılıyor. Hemen hemen tümüne hakimim. Çok da keyif alıyorum
takip ederken.
Ama işin daha ciddiye alınması gerektiğine inanıyorum. Akademik
eğitim kadar, kişisel gelişim eğitiminin de önemsenmesi gerektiğine inanıyorum.
Bu eğitimler de sistemli ve düzenli olsun. Öğrencilerin gelişimleri, sanki
kurumsal bir eğitim birimindeymiş gibi takip edilsin. Yetenek havuzları
oluşturulsun. Kurumsal hayattaki İK sistemi, üniversitelere entegre edilsin.
Geçiş daha yumuşak olsun. Her iki taraf da kazansın.
Son dönemde okuduğum bir çok yayında, araştırmada;
katıldığım bir çok panel ve oturumda bir çok şirket %1 olarak ölçümlediği “yetenekli
yeni mezun” avına düşmüş vaziyette. E peki, bu yarış devam ederken, birileri bu
oranı %10’lara çıkarsa, fena olmaz mı?
Bir yeni mezun hayal edin, İşletme okumuş, teknik bilgisini
öğrenmiş. Tazecik. Cin gibi. Bir de üstüne yetkinliklerini geliştirmiş olsa? Zamanını
etkin yönetmeyi öğrenmiş olsa, daha o yaşlardan stresini elimine etmenin
yollarını bulmuş olsa? Yönetici ile ilişkiler nasıl olmalı, çalışma
arkadaşlarımdan kazık yediğimde nasıl davranmalıyım, kendim için doğru işi
nasıl seçeceğim, ben aslında kimim.. Bu soruları düşünmüş, kendince cevaplarına
ulaşmış olsa, firmalar için daha iyi olmaz mı?
18 yaşında girdiği bir sınav sonucunda tüm yaşamını
etkileyecek tercihler yapıyor gençler. Ben misal, Uluslar arası İlişkiler
okudum. Eğitmen oldum. Kişinin özü, yeteneği, hayalleri nelerse, günün sonunda
bunlara doğru bir kayma başlıyor. Hedefim, isteğim, bu farkındalığı bu gençlere
19-20 yaşlarındayken aşılamak.
Birkaç ay içerisinde, bu işi büyütmüş olan çılgın projemiz
devreye girecek J
Şu aşamada daha fazla detay vermek doğru değil. Ama benim vizyonumdan daha da
büyük düşünen kişilerle iş birliği halindeyiz. Güzel bir ortaklık oldu. Çok
inanıyorum. Hayırlısı bakalım J
Sim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder