29 Aralık 2015 Salı

Üniversitelerde Kişisel Gelişim Eğitimlerinin Önemi


İşimin doğası gereği, üniversitelerde de eğitimler veriyorum. Hatta en çok üniversite eğitimlerimi seviyorum. Parlak, genç, taptaze beyinlerle vakit geçirmek insana harika bir enerji veriyor.

Çoğunlukla hayalleri kocaman öğrencilerin. Üniversitede edindikleri bilgiler ile iş hayatında başarılı olacaklarına dair bir inançları var. Sıkı çalışıyorlar, sınavlarda yüksek puanlar almaya, mezuniyet ortalamalarını arttırmaya çabalıyorlar. Kendi atmosferleri içinde değerlendirdiğimiz zaman, son derece sorumluluk sahibi bir bilinçle, vazifelerini yerine getiriyorlar.

Peki, bu disiplinle eğitilen bu gençlerin amacı ne? İyi bir ortalamayla mezun olup, kariyerlerine hayal ettikleri şekilde başlamak.

Üniversite dahil, bir bireyin eğitim için harcadığı zaman ortalama 15 sene sürüyor.

İşe başlayıp emekli olana kadar geçireceği süre ise, son düzenlemelerle ortalama 43-44 sene.

1/3’lük bir orandan bahsediyoruz. Yani hayatının eğitime dair geçen zamanı, üç katı bir iş yaşamında başarılı olmak için.

Peki, mevcut eğitim düzeninde, verilen akademik bilgilerle, bu bireyler iş hayatında “başarılı” olabiliyor mu? Çok ciddi şüphelerim var.

Bana göre, iş yaşamında başarılı olmanın %85’i doğru ilişki yönetiminden geçiyor. Üniversitede aktarılan değerli bilgilere, eğitmenlerin deneyimlerine tabi ki saygım sonsuz. Onlar olmadan, hiç birimiz şu anki konumlarımızda olamazdık.

Ancak düzende eksiklik var. Öğrencilere kişisel gelişimlerini destekleyici programlar yaratılması da gerekiyor. Hele bu zamanda, şart.

Son zamanlarda katıldığım kongre ve zirvelerde, tüm şirketlerin ihtiyacı nitelikli adaylara ulaşmak. Özellikle yeni mezun adayları değerlendirmeye aldıklarında, görevin layıkıyla yerine getirebileceklerinden emin olmak istiyorlar, e haklılar? Peki, doğru dürüst iş deneyimi olmayan bir adayı neye göre değerlendireceksin? Nasıl anlayacaksın işi yapabileceğini? Kişisel gözlem? Mülakat? His? Envanterler? Hepsi bir yere kadar. Hiç biri 100% değil.

O zaman çeşitli eğitimlerle yeni mezunları desteklemek lazım. Garanti Bankası’nın Talent Camp’i, Turkcell’in PAF takımı senelerdir tıkır tıkır işleyen harika programlar mesela. Yakın takipteyim, çok vizyonerler. Süper işler çıkartıyorlar.

Fakat bu düzende, adayları eğitme işi şirketlerin sorumluluğunda. Ciddi mali yük. Belki düzen değişse, o eğitim maliyeti daha ileri seviye eğitimler için değerlendirilebilir? Hop, eğitim bütçesinde verimlilik!

Peki şöyle bir dünya hayal etsek? Üniversiteler öğrencilerine henüz mezuniyet öncesinde bu yatırımı yapsa?

Dedik. Ve yola çıktık.

Önce ciddi ciddi araştırdık. Kim ne yapıyor, hangi üniversitede ne tür programlar var? Havalı havalı sunumlar yapıp göz mü boyuyorlar? Yoksa gerçekten verimliler mi?

Avrupa’da neler yapılıyor? Mesela Oxford? Cambridge? Neden çok iyiler? Ne farkları var? Kimlerle çalışıyorlar?

Peki Amerika? Hep eğitim seviyesinin globale oranla düşük olduğu konusunda eleştirilir. Peki EQ gelişimde nasıllar?

Türkiye’de özellikle dershanelerin kapatılmasından sonra irili ufaklı bir çok üniversite türedi. Türkiye nüfusu 77 milyon. 2014 verisine göre mevcut üniversite öğrencisi sayısı 6.5 milyon. Memlekette nefes alan 12 vatandaştan biri üniversite öğrencisi. Hacme bakar mısın? Boşluğa bak.

Aslında bir çoğunda Kariyer Merkezleri vasıtası ile çok keyifli işler yapılıyor. Hemen hemen tümüne hakimim. Çok da keyif alıyorum takip ederken.

Ama işin daha ciddiye alınması gerektiğine inanıyorum. Akademik eğitim kadar, kişisel gelişim eğitiminin de önemsenmesi gerektiğine inanıyorum. Bu eğitimler de sistemli ve düzenli olsun. Öğrencilerin gelişimleri, sanki kurumsal bir eğitim birimindeymiş gibi takip edilsin. Yetenek havuzları oluşturulsun. Kurumsal hayattaki İK sistemi, üniversitelere entegre edilsin. Geçiş daha yumuşak olsun. Her iki taraf da kazansın.

Son dönemde okuduğum bir çok yayında, araştırmada; katıldığım bir çok panel ve oturumda bir çok şirket %1 olarak ölçümlediği “yetenekli yeni mezun” avına düşmüş vaziyette. E peki, bu yarış devam ederken, birileri bu oranı %10’lara çıkarsa, fena olmaz mı?

Bir yeni mezun hayal edin, İşletme okumuş, teknik bilgisini öğrenmiş. Tazecik. Cin gibi. Bir de üstüne yetkinliklerini geliştirmiş olsa? Zamanını etkin yönetmeyi öğrenmiş olsa, daha o yaşlardan stresini elimine etmenin yollarını bulmuş olsa? Yönetici ile ilişkiler nasıl olmalı, çalışma arkadaşlarımdan kazık yediğimde nasıl davranmalıyım, kendim için doğru işi nasıl seçeceğim, ben aslında kimim.. Bu soruları düşünmüş, kendince cevaplarına ulaşmış olsa, firmalar için daha iyi olmaz mı?

18 yaşında girdiği bir sınav sonucunda tüm yaşamını etkileyecek tercihler yapıyor gençler. Ben misal, Uluslar arası İlişkiler okudum. Eğitmen oldum. Kişinin özü, yeteneği, hayalleri nelerse, günün sonunda bunlara doğru bir kayma başlıyor. Hedefim, isteğim, bu farkındalığı bu gençlere 19-20 yaşlarındayken aşılamak.

Birkaç ay içerisinde, bu işi büyütmüş olan çılgın projemiz devreye girecek J Şu aşamada daha fazla detay vermek doğru değil. Ama benim vizyonumdan daha da büyük düşünen kişilerle iş birliği halindeyiz. Güzel bir ortaklık oldu. Çok inanıyorum. Hayırlısı bakalım J

Sim

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder