
Dinlerken kendimden geçtim resmen.
Şimdi efem, Metin der ki, insan dediğin 3'e ayrılıyor; normal, yarı deli, deli.
Normal insanlar çok şanslılar. Türk eğitim sisteminde eğitim görüp bundan tatmin olurlar. Her beyni ortak paydada değerlendiren sınavları başarı ile geçip güzel okullara girerler. Sonraki ödev kariyerse, güzel işlere girerler. Fazla sorgulamadan, uslu uslu çalışırlar, terfilerini alırlar. Etliye sütlüye dokunmazlar. Ne yemek piştiyse onu yerler, "ama ben bugün pizza istiyorum" demezler.
Akıllarına bile gelmez belki pizza istedikleri. Sonra kendileri gibi normal insanlarla bir araya gelmeye başlarlar (Evren bunu yapar, neysen onu çekersin, normalsen normali, deliysen deliyi. Hiç şaşmaz, kusursuz işler sistem hep). Normal insanlarla evlenirler. Aileleri olur. Verilenle mutlu olmayı becerebilen şanslı insanlardırlar. Toplumun beklentilerine uygun yaşamlar yaşayıp, son derece güvenli hayatlar sürerler. Hiç bir karşıt görüşle mücadele etmelerine gerek kalmaz çünkü hiç eleştirilmezler.
Beklenen, istenen herşeyi harfiyen yerine getirirler ama kendi beklentilerini hiç yaratmazlar. Küçük ama huzurlu, güvenli, dalgasız ve tehlikesiz göllerde yüzmeyi seçerler. Kendileri de mutludur bu durumdan, böylece case closed-herkes mutlu. Ta ki kendini sorgulamaya başlayana kadar. Sorgulama başladığı an gölde dalgalanma başlar çünkü, rahatsız olursun. Bi batar her şey vs. Yani aslında çok da “mutlu” değilsindir, sadece “güvende”sindir. Kalın kabukların içinde sıcacık yaşar gidersin işte, yaşamak dersen, yersen.
Bir diğer grup, deliler. Yani gerçekten deli, böyle raporlu falan. Onlar sokakta çıplak da dolaşabilirler, yolda yürüyen birine durup dururken nanik de yapabilirler, durup dururken dans etmeye başlayabilirler. Fakat tüm bunları yaparken asla yargılanmazlar, çünkü onlar delidir. Yaftayı almış, toplum tarafından o sınıfa sokulmuşlardır. Kimse “yahu neden böyle yapıyorsun” demez onlara. Ve aslında en mutlu, en özgür insanlar delilerdir. İçlerinden geçeni yaparlar, mutlu yaşarlar ve hiç eleştirilmezler.
Üçüncü ve en arafta kalan grup “yarı deli” tabir edilen grup. Favorim. Bu grup sorgular. Bu insanlar kurcalar. Kalıplara girmeyi reddeder, çünkü sığamaz o kalıplara, elinde değildir, doğasında yoktur. Zapt edemezsin. Kolay kolay ehlileştiremezsin. Evde pişen yemeği zorla yediremezsin, o ne isterse onu yiyecektir eninde sonunda. Gerekirse gider, alışverişini yapar, mutfağa girer, kendi yemeğini kendi pişirir, ama istediğini yer. Bu grup hayal kurar çok. Müziği son ses açıp delice dans eder mesela kendi kendine. Hep bir umut vardır peşinde koştuğu. Kovalar, koşar.
Bu grup “normal” insanlar tarafından her zaman tehdit olarak algılanır. Çoğu zaman desteklenmez. Çünkü eğer hayallerini gerçekleştirirsen, normal insanlar için müthiş bir azap yaratırsın. O ödevini yapmıştır, o kurallara uymuştur, o her şeyi beklendiği gibi yapmıştır. Esas başarılı olması gereken, esas mutlu olması gereken odur. Eğer yarı deli olup istediklerini elde etmeyi başarırsan, normal insanların hayatları boyunca uğruna yürüdüğü yolları yıkmış olursun. Sinir bozucu bir emsal olursun. Bu yüzden başarmamalısın. Aşkta, işte, arkadaşlıkta, alışveriş yaparken, her an her şeyde “normal” olman beklenir.
Bu yüzden hayal peşinde koşan insan olarak kalman gerekir, fazlası olmamalısın. Bu yüzden normal insanlar tarafından desteklenmezsin. Ve çok eleştirilirsin. Mutluluğa gelince, Metin bunu yarım artı olarak çizdi, çünkü mutluluk için çoook çabalaman gerekir. Sağlam sinir sistemin olacak, kulaklarını kapatmayı öğrenmen gerekecek, cesaretin kırılmayacak, hep yürüyeceksin, hep bir ilerleme. Belki ömrün boyunca bu uğurda mücadele edeceksin, ama sonunda değecek be :) Hayat gibi hayat yaşadım diyeceksin, oh canıma değsin diyeceksin, düşünsene!
Bu sevimli Pazar gününde diyorum ki, yaşasın bunları düşünmemi sağlayan yarı deli beynim, yaşasın bunları paylaştığımda gülümseyen yakın çevrem, yaşasın beni destekleyen ailem, yaşasın bunları bir sürü insana öğretip beyin açan Metin Hara, “Yaşasın tam bağımsız ruh hastaları!”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder