“Yok kızım, bundan adam olmaz, sen yoluna bak”
“Hayır anlamıyorum, senden iyisini mi bulacak, bu ne cüret?”
“Kesinlikle affetmeyeceksin, bak affedersen vallahi küserim!”
“Haydi kız kıza çıkıyoruz bu gece, iki süslen, iki flört et,
bak nasıl kendine geliyorsun hemen”
“E ama ben sana demiştim..”
“Evlilik düşünmüyorsa fazla uzatma, kaybedecek vaktin yok
artık..”
“Bırak cevap yazma, o yazsın”
Bütün yükü karşı cinse atıp, aslında kendi kendimizi
zehirlediğimizin ne kadar farkındayız acaba?
Kız kıza toplaşmalar, acil durum telefon konuşmaları, whats
app gruplarındaki “vurun kahpeye” temalı yerme seansları.
Ne kadar meyilliyiz hemen yermeye? Etiketler yapıştırmaya?
Yazın plajda kumdan kale yapmak saatler sürüyor, ama bir
tekmeyle yıkabiliyorsun. Bir puzzle’ı tamamlamak için haftalarca emek
harcıyorsun, yere düştüğü an paramparça oluyor. Yani, yarattığın bir şeyi
yıkmak en kolayı. Eleştirmek ennn kolayı!
Bu yüzden belki benim bu tür konularda “yahu bir dur bakalım”
kafalarında olmam. Bir çok insana göre “saf, salak, sevgi böceği” geldiğini çok
iyi biliyorum. Bunları duymaya çok alıştım artık. Ama gerçekten inatla
vazgeçemiyorum, ya düşündüğümüz, kafamızda kurduğumuz gibi değilse bazı şeyler?
Olamaz mı? Hiç mi ihtimal yok yani, bu kadar mı eminiz?
Bence farkında olmadan birbirimizi zehirliyoruz. Yaptığımız
her analiz negatif bulutu daha da büyütüyor. Bileniyoruz içten içe. Etraftan
etkilenen bir tipsen, ve bu ortamın içindeysen ayvayı yedin. Toparlanman zor.
Sonrasında pişmanlık getirecek bir çok hamle yapabilirsin.
Konuştun mu? Sordun mu?
“Ama o öyle biriymiş, öyle diyorlar” E tamam, başkasına
öyledir, sana öyle olmaz belki? Sen herkes misin? Hey Allahım..
Kadın beyni çok ilginç, anında seksen farklı senaryo
üretmeye ve daha da tuhafı buna kendini inandırmaya çok müsait. Bence mükemmel
bir yetenek bu. Kadın yaratıcı zaten, insan yaratıyor, içinden insan çıkıyor,
düşünce mi yaratamayacak? Yapar tabi. Bu gücün farkında olup, kendini biraz
daha yukarıda görse, sakin bir şekilde önce karşısındaki ile “konuşmayı” denese
nasıl olur mesela? Bak çok basit, konuşmak. Baya açık açık hissettiklerini ifade
etmek. Ücretsiz. Zahmetsiz. En kolay yöntem. Ve nedense, en çok kaçındığımız
yöntem. Konuştun, tatmin olmadın aldığın yanıtlardan, o zaman başka. Ama ilk
sorduğum şey bu tür durumlarda, “Konuştun mu? O hissettiklerini biliyor mu?”
Belki o da bambaşka bir kafada, farklı bir algı yarattın orada istemeden? Savunmaya
geçirdin karşındakini? Korkuttun belki? İstemeden de olsa bunu yaratmış
olabilir misin?
Biz kadınlar genellikle yakın çevremize hep olumsuz vakaları
anlatıyoruz. Yaşanan güzellikleri, iki kişi arasında paylaşılan o özel, o hiç paylaşılmayan
anları anlatmıyoruz. Sonra ne oluyor? İster istemez çevremizde o kişi ile
ilgili negatif bir algı yaratmış oluyoruz. Sen unutuyorsun, etrafın unutmuyor.
Çünkü sen, yaşanan güzel anları da biliyorsun, ama onlar bilmiyor. Sen ölçüp
tartıyorsun, kararını pozitif doğrultuda veriyorsun, onlar anlamıyor. Etrafında
o negatif algı bulutunu yaratıp, sonra destek görmediğinde bozuluyorsun. Harika
bir sistem, bizi tebrik ediyorum, gerçekten!
“Bir dur bakalım, bir sakinleşsin ortalık, güzelce konuşur
anlarsın durumu”
“Peki olayın böyle olduğundan emin misin?”
“Yahu, belki gerçekten arkadaşıdır?”
“Tamam, belki dediğin gibi gelişti olaylar, olabilir, biraz
zaman mı versen ona, bir düşünse o da?”
“Ama unutma, sana geçen hafta şöyle güzellikler yapmıştı?
Bunu hiçe mi sayacaksın?”
“Kızım çıldırma, seni sevmese şunu bunu yapmazdı, hemen
yerle bir etme adamı, bir sakinleş”
Grubunuzda bu cümleleri kuran bir tip var mı? Olmalı!
Negatif bir durum yaşandığında yermeden dinleyen, işler yoluna girdiğinde
gerçekten gönülden mutluluk duyacak birileri var mı? Olmalı. Nasıl olsa
düzelirler kafası ile dinleyen, yermeden çözüme götürmeye yönelten bir
arkadaşınız var mı? Olmalı.
Kadın güçtür, güçlüdür. Kadın seçilmez, hep seçer. Kadın yaratır.
Kadın doğası gereği budur, böyledir.
Bunu biraz unutuyor muyuz acaba zamanla? Bir acizlik içine
mi giriyoruz yaş ilerledikçe? Biraz panikle yol alıyor olabilir miyiz? Biyolojik
saat, toplum baskısı vesaire?
Marilyn Monroe’nun sigarasını yakmak için yarışa giren
gerçek beyefendileri, Sindrella’yı bulabilmek için tüm şehri karış karış gezen
prensi unutmasak mı? Sanki bunu hatırlarsak, beylere de bir centilmen gibi
davranma motivasyonu veririz? Sonra makamımıza çekilir keyifle izleriz olanı
biteni.
Tamam, istersek her şeyi kendimiz yapabiliyoruz, ama bunun
gayet farkında olarak biraz inisiyatifi onlara mı bıraksak?
Bence tüm kız arkadaş gruplarında böyle düşünen en az bir
kişi olmalı. Varsın saf desinler, o kişi yine de yolundan şaşmamalı.
Hırçınca, hunharca yerle bir edilen ilişki dinamiklerini
toparlayacak birileri muhakkak olmalı. Eğer yoksa, biz buna dönüşmeli, bu
görevi & misyonu üzerimize almalı ve arabuluculuk yapmayı denemeliyiz
gerekirse. Bak çok basit bir düşünce sistemi, yargıları bölüp parçalayıp bir
kenara koyuyorsun, olaya yargısız bakmaya çalışıyorsun. Biraz analitik, biraz
duygu odaklı. Ama basit.
Aksi takdirde eski kadınların “Kol kırılır, yen içinde kalır”,
“Aman kızım, ele güne anlatma aile içinde olanı biteni” benzeri cümlelerine
inanmak durumda kalırız. Bu devirde bunu yapmak kolay değil. N’apsın, içine
atıp patlasın mı? Her insan paylaşmak ister. Her insan dertleşmek ister. Ama
kiminle? Bunu doğru belirlemek lazım.
Yargısızca dinleyecek birine ihtiyacınız olursa ben
buradayım ;)
Öptüm.
Sim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder